Meslekte 15. Yıl
Genel Müdürümüz ve Marka & Patent Vekili Belgin Sağdıç ile 15 yıllık deneyimi üzerinden Patent Dünyasını ve sınai mülkiyet konularını konuştuğumuz röportajımız.
Bu sene mesleğe başlayışınızın 15.yılını doldurdunuz, bu 15 yılda Türkiye’de sınai mülkiyet alanında nasıl gelişmeler oldu?
Sınai mülkiyet haklarının elde edilmesine ve ardından korunmasına dair çok güzel bir farkındalık oluştu. Ayrıca kanun hükmünde kararnamelerle yürütülen bu sistem, Ocak 2017 tarihinden itibaren kanunla yürütülmeye başlandı ve bunun da hem bizim uluslararası seviyede koruma haklarına sahip olmamıza hem de sistemin ilerleyişine olumlu etkisinin olduğu görüşündeyim.
Mesleğe başladığım yıllarda TPE dijital anlamda bu kadar etkin ve verimli hizmetlere sahip değildi, şimdi bütün işlemler hem online hem de 7 gün 24 saat boyunca yapılabiliyor. Başvuru tarihi TPE’nin kuruluşundan eski olan başvurular da dahil olmak üzere tüm başvurulara dijital olarak ulaşabileceğimiz yazılımlar ve veri tabanları ortaya çıktı, bu da marka ve diğer sınai mülkiyet haklarının ulusal ve uluslararası araştırmalarında büyük kolaylık sağlıyor.
Marka bültenleri ayda iki defa yayınlanmaya başlandı, mesleğe başladığım yıllarda bültenleri ansiklopedi kalınlığındaki basılı yayınlardan takip ederken bugün her şey dijital. Aramalarda birkaç saniye içinde istediğimiz bilgilere ulaşabiliyoruz.
Marka ve patent vekillik sisteminin de çerçeveleri daha iyi belirlenmeye başlandı. Sınai mülkiyet kanunuyla bir disiplin kuralları ve yönetmeliği hazırlandı bu sayede vekillerin birbirlerini etiklik, saygınlık ve dürüstlük anlamında denetlemeleri yasal bir çerçevede mümkün kılınmış oldu.
KHK’dan Kanun’a geçişin en büyük etkisi sizce nedir?
Türk halkı sınai mülkiyet haklarını korumaya dair güven kazandı. ‘Başvursam ne olur başvurmasam…’, ‘hakkıma zaten sahip çıkamıyorum ben de böyle kullanırım’ gibi düşüncelerin yerini ‘artık benim yasal hakkım var ve bu hakla taklitlerimi, bu marka/patent/tasarımı benden izinsiz kullananı engelleme imkanına sahibim’ aldı. Bir de artık dünyayla da iç içe olduğumuzdan sadece ulusal koruma değil uluslararası koruma da önemli hale geldi. Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri oluşturularak çeşitli devlet destekleriyle patent ve faydalı model başvuruları desteklenmeye başlandı. Çalışanların yaptıkları buluşlardan elde ettikleri hakların korunması da bu çerçevede sağlanmış oldu. Bu haklar sözleşmelerle de düzenlenebilir hale geldi ki bunun sınai mülkiyet kanunun en önemli getirilerinden biri olduğunu düşünüyorum.
Covid19, sınai mülkiyet sektörünü nasıl etkiledi?
Evden çalışmaya uyumlanabilir bir mesleğimiz olduğundan sosyal kısıtlamalardan çok etkilenmedik ama tabii yüz yüze iletişim kuramamak zor bir süreç oldu yine bu nedenle de Türkiye genelinde ticaret ve sanayi odaları, organize sanayi bölgeleriyle yürüttüğümüz bilinçlendirme toplantılarına ara vermek zorunda kaldık. Online yapılan toplantılar ve seminerler yüz yüze gerçekleştirdiğimiz sıcak iletişimin yerini tutmuyor…
Başvuru anlamında, Yetkin Patent olarak, 2019 yılına kıyasla özellikle patent anlamında çok farklı sektörlere yönelik başvurular yaptık.
Kriz dönemlerinde buluşların sayısının arttığı teorisi doğru yani?
Doğru, bunun nedeni insanların belki daha önce farkında olmadıkları yaratıcı yönleri ortaya çıktı belki de bazı konularda düşünmeye ve ortaya bir şey çıkartmaya çok fazla zamanlarının oluşu bu durumu oluşturdu… Yalnız salgından korunmaya yönelik değil çok farklı buluşların da tescil sürecini başlattık. Ama benim dikkatimi çeken bu buluşların içinde özellikle ev aletleriyle ilgili çeşitlilikleri içeren buluşların yoğunlukta oluşu. İnsanların daha fazla evde kalması ve dolayısıyla ev aletlerini daha yoğun kullanımları ve bu sırada hayatlarını kolaylaştıracak yeni fikirleri sisteme adapte etme niyetiyle tetiklenen buluşlarda bu süreçte epey artış yaşandığına tanık olduk.
Gündeminizde neler var?
Marka anlamında; bir İtalyan motosiklet markasının Türkiye’deki marka tescilini tamamlama sürecindeyiz. Yurtdışında tescilli fakat Türkiye’de tescillenmemiş bu markalara Türkiye’de yaptıkları distribütörlük anlaşmalarının marka koruması sağlamadığı bilincini yerleştirmeye çalışıyoruz. Çünkü kötü niyetli üçüncü şahıslar bu markayı Türkiye’de tescilleyerek marka kullanım haklarını ellerinden alabilir bunu engellemek adına bu markaların Türkiye pazarına girmeyi planladıkları andan itibaren tescil sürecini de başlatmaları önemlidir ve marka tescili, distribütörlük veya satış anlaşmasından farklı bir hakka yöneliktir; marka kullanım hakkına.
Coğrafi İşarete gelecek olursak, Anadolu’nun nimetlerinden biri de dut meyvesi; özelle beyaz dutun ve yaprağının faydalarıyla ilgili Evliya Çelebi’den günümüze kadar gelen bilgi ve belgeler mevcut. Malatya Meyvecilik Araştırma Enstitüsü’nün yaptığı analizler ile, Kemaliye Dutu’nun Türkiye’de yetişen bütün dutlardan daha şifalı bir dut çeşidi olduğu ortaya çıktı. Kemaliye Dutu’nun şifalarını anlatan türkülerimiz de bulunuyor. Bugünlerde Kemaliye Dutu’nun coğrafi işaret başvurularını tamamlamak üzereyiz. Tabii bize tabiatın mirası olan doğal ürünlerimizi tescillemenin yanı sıra son teknoloji ürünü, örneğin Yapay Zekaya sahip temizlik aletlerini tescilleme çalışmalarımız da bulunuyor.
Biraz ipucu verir misiniz?
Mesela dezenfektan ünitesine sahip bir robot elektrikli süpürge; her kadının hayali! Salgından korunabilmek adına dezenfektan ünitesi bulunan teknolojik aletlerin günlük hayatımızda yer almasıyla ilgili çalışmalar yoğunlaştı, biz de bu ürünlerin tescil aşamasını yürütmekten mutluluk duyuyoruz.
Röportajı yapan: Nazlı Sağdıç Pilcz